Yazar arşivi admin

ileadmin

TUTUKLAMA NEDİR?

TUTUKLAMA NEDİR?

Tutuklanma genel olarak toplumda kişinin işlediği veya işlediğini düşündürecek şüphelere sahip suçtan dolayı bir ceza yaptırımı olarak algılansa da tutuklanma; suçun soruşturma veya kovuşturma evresinde ceza muhakemesinin daha rahat ve güvenilir uygulanabilmesi adına sanık veya şüphelinin hürriyetinin geçici bir süre kısıtlanmasına neden olan önemli ve istisnai bir koruma tedbiridir.

Tutuklanmanın temel amacı sanık veya şüphelinin kaçma ya da saklanmasını engellemek, delilleri muhafaza altına almak veya kişinin suçun tanığı, mağduru ya da suç ile herhangi bir alakası olabilecek bir kişi ya da kişilere müdahalesini engellemektir.

Tutuklanma hem geçici hem de istisnai bir koruma tedbiridir. Tutuklanmadan geçici olarak bahsedilmesinin sebebi tutuklanma AİHS m.5 de belirtilen makul süreyi aşamaz.

Tutuklanma şartları bittiğinde (kesin hüküm çıktığında veya sanık ya da şüpheli hakkında kuvvetli şüphe ortadan kalkarsa) sonlandırılmalıdır. Aksi halde bu bir koruma tedbiri değil ceza yaptırımına veya kişiyi hürriyetinden mağdur etmeye dönüşür.

Koruma tedbiri istisnai bir tedbirdir. Hukuk devleti olmamız açısından kişinin temel hak ve özgürlükleri kapsamına giren hürriyet ve özgürlük hakkı hem AİHS m.5 de hem de Anayasa ‘nın 19. Maddesinde teminat altına alınmıştır. Dolayısı ile hürriyeti kısıtlayıcı bir tedbir olan tutuklanma en son uygulanması gereken ve uygulanabilmesi çok ağır şartlara bağlanmış bir ön tedbirdir.

Hâkim bir koruma tedbiri olarak tutuklamayı seçerken son derece titiz ve şartların yerinde olup olmadığını kontrol etmek zorundadır. Eğer adli kontrol ya da teminat yeterli ise tutuklamaya karar veremez. CMK m. 100/1’e göre işin önemi verilmesi beklenen ceza veya güvenlik tedbiri ile ölçülü olmaması halinde tutuklama kararı verilmez. Burada kanunun amacı tutuklamanın keyfi olmasını ortadan kaldırmak, varsa imkân öncelikli başka koruma tedbirlerini kullanmak en son çare tutuklama tedbirinin kullanılmasını amaçlamıştır.

TUTUKLAMANIN ŞARTLARI

Kanunda uygulama açışından 2 evre mevcuttur. Bunlar soruşturma ve kovuşturma evreleridir. Soruşturma evresinden kovuşturma evresine yani şüphelinin sanık konumuna geçmesi için savcının yeterli şüpheye mevcut olup kamu davası açması yeterli iken soruşturma evresinde tutuklama kararı için kanun kuvvetli şüpheyi aramaktadır. Burada kişinin basit şüpheler ile hürriyetinin kısıtlanmasının engellenmesi istenmiş ve o yüzden kuvvetli şüphe denmiş aynı zamanda kuvvetli şüphe terimine ölçütler getirilmiş bunun için somut deliller istenmiştir.

Tutuklanma için kuvvetli şüphe olsa da herhangi bir neden gerekçe yoksa kişi tutuklanamaz. CMK m.100/1 kuvvetli şüphenin yanında bir de tutuklama nedeni aramıştır ve bunu zorunlu tutmuştur. Burada şüpheli veya sanığın;

  • Kaçması veya saklanması
  • Kaçma veya saklanma şüphesi (ki bunun için somut deliller olması gereklidir, kişinin pasaportunun olması, havaalanı ya da terminallerde görülmesi, herhangi bir bilet rezervasyonunun olması vs.)
  • Delil ve izleri gizleme, yok etme, değiştirme şüphesi (bu şüpheler içinde yine somut deliller gerekmektedir, kişinin daha önce gizli anlaşmalar yapması, delil olarak sayılabilecek şeylerin bazılarının önceden yok edilmiş serbest kalması sonunda tamamını yok edebileceğinin anlaşılması vs.
  • Tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapma girişiminde bulunması, bu nedenlerin varlığı halinde hâkim veya mahkeme tutuklama kararı verebilir ama bu kararı vermek de zorunlu değildir.

Bunun istisnası olarak bazı suç tipleri vardır bunlar kanunda katalog suç tipi olarak geçmektedir. Bu suçlarda hâkime belirli yetkiler verilmiştir. Eğer kişinin bu suçlardan birini işlediğine dair kuvvetli şüphe varsa tutuklanma için nedenler yasal bir karineye bağlanmış (kaçma şüphesi veya delilleri karartma şüphesi direk var sayılmış) ayrıca bir tutuklama nedeni aramasına gerek bırakılmamıştır. Bu suçlar CMK 103 ‘ te sayılan suçlardır.

  1. a) 26.9.2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda yer alan;
  2. Soykırım ve insanlığa karşı suçlar (Madde 76, 77, 78),
  3. Kasten öldürme (Madde 81, 82, 83),
  4. (Ek bent: 06/12/2006 – 5560 S.K.17.md) Silahla işlenmiş kasten yaralama (madde 86, fıkra 3, bent e) ve neticesi sebebiyle ağırlaşmış kasten yaralama (madde 87),
  5. İşkence (Madde 94, 95)
  6. Cinsel saldırı (birinci fıkra hariç, Madde 102),
  7. Çocukların cinsel istismarı (Madde 103),
  8. (Ek bent: 06/12/2006 – 5560 S.K.17.md) Hırsızlık (madde 141, 142) ve yağma (madde 148, 149),
  9. Uyuşturucu veya uyarıcı Madde imal ve ticareti (Madde 188),
  10. Suç işlemek amacıyla örgüt kurma (iki, yedi ve sekizinci fıkralar hariç, Madde 220),
  11. Devletin Güvenliğine Karşı Suçlar (Madde 302, 303, 304, 307, 308),
  12. Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine Karşı Suçlar (Madde 309, 310, 311, 312, 313, 314, 315),
  13. b) 10.7.1953 tarihli ve 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanunda tanımlanan silah kaçakçılığı (Madde 12) suçları.
  14. c) 18.6.1999 tarihli ve 4389 sayılı Bankalar Kanunu’nun 22’nci Maddesinin (3) ve (4) numaralı fıkralarında tanımlanan zimmet suçu.
  15. d) 10.7.2003 tarihli ve 4926 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanununda tanımlanan ve hapis cezasını gerektiren suçlar.
  16. e) 21.7.1983 tarihli ve 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 68 ve 74’üncü Maddelerinde tanımlanan suçlar.
  17. f) 31.8.1956 tarihli ve 6831 sayılı Orman Kanunu’nun 110 uncu Maddesinin dört ve beşinci fıkralarında tanımlanan kasten orman yakma suçları.

Bu suçlarda tutuklama nedeni var kabul edilir ek olarak bir neden aranmaz ama hâkim ya da mahkeme yine de tutuklama kararı vermek zorunda değildir

Bunlar harici sanık veya şüpheli hakkında tutuklama kararı verilebilmesi için kanun şekli şartları da aramıştır. Kanun hafif suçlarda yani adli para cezası veya üst sınırı iki yıldan fazla olmayan suçlarda tutuklama kararı verilemez.  Aynı şekilde mevzuatta 15 yaşını doldurmamış çocuklarda da tutuklama kararı verilemez.

Kanun yine yargılanamayacak kişi hakkında da tutuklama kararının verilmesini yasaklamıştır. Affa veya zamanaşımına uğramış suçlarda veya kişi hakkında yasama dokunulmazlığı olan suçlarda hâkim, mahkeme tutuklama kararı veremez. Kural olarak hazır bulunmaya kişiler hakkında da tutuklama kararı verilemez fakat buna istisna olarak yurtdışındaki kaçak kişilerde yolculukta tutuklama kararı verilebilir.

Bir istisna olarak da hâkim; yeri belli olmayan, yurt dışında bulunup mahkeme önüne getirilemeyen veya kovuşturmanın sonuçsuz kalması için saklanan ya da yurt dışında bulunan kişi için duruşmaya çıktığında tutuklanmayacağına dair güvence belgesi verirse o kişiyi tutuklayamaz.

Yine hâkim adli kontrol veya teminat ile yargılamasına devam edilebileceği halde tutuklamayı uygun gördüyse kesinlikle gerekçelerini bildirmek zorundadır

TUTUKLAMADA AZAMİ SÜRELER

Kanun süreleri belirlerken ölçüt olarak ağır ceza mahkemesinin görev alanına girip girmemesini belirlemiştir. Buna göre Ağır ceza mahkemesinin görevine girmeyen işlerde tutukluluk süresi en fazla 1 yıldır. Bu süre zorunlu hallerde gerekçesi gösterilmek üzere 6 ay daha uzatılabilir. Yani bu durumda ağır ceza mahkemelerinin görevi dışında kalan suçlar bakımından tutuklulukta geçecek sure en fazla 18 ay olacaktır.m.102/1

Ağır ceza mahkemesinin görevine giren suçlarda tutukluluk süresi en fazla 2 yıldır. Bu süre zorunlu hallerde gerekçesi gösterilerek uzatılabilir, uzatma süresi 3 yılı geçemez. Bu durumda eğer suç için kanunda öngörülen cezanın üst sınırı 10 yıldan fazla cezayı gerektiriyorsa ve Türk Ceza Kanunu’nda yer alan yağma (m. 148), resmi belgede sahtecilik (m, 204/2), nitelikli dolandırıcılık (m. 158), hileli iflâs (m. 161) suçları için tutuklu kalınabilecek toplam süre en fazla 5 yıldır.

ileadmin

Boşanma Davası Avukatı-Merak Edilen Sorular

1-) Evlilik için gerekli yaş kaçtır?

Evlilik akdinin gerçekleşebilmesi için öncelikle evlenecek tarafların evlenme ehliyetine sahip olmaları gerekmektedir. Evlenme ehliyetinden kastedilen tarafların evlenmeleri için kanunda belirtilen yaşta olmaları, ayırt etme gücüne haiz olmaları, tarafların akıl hastalığına sahip olmamaları gerekmektedir. Tarafların evlenmeleri için kanunda belirtilen yaş kadın-erkek ayırt edilmeksizin 17’dir. Kanunda kişinin ergin olması 18 yaşını doldurmuş olması gerekmesine rağmen 17 yaşından gün almış kişiler ailelerinin rızası ile evlenebilirler.

 2-) 17 yaşından küçüğüm evlenebilir miyim?

Kanunda belirtilen evlenme yaşı 17 olmasına rağmen bazı istisnai durumlarda, 16 yaşını doldurmuş ve ayırt etme gücüne sahip kişilerin talepleri üzerine hâkim kararı ile evlenme gerçekleşebilir. Hâkim bu kararı verirken evlenme talebinde bulunan kişinin evlenme sonrasındaki menfaatini göz önüne almaktadır. Kişinin hamile kalması, öksüz ya da yetim olması ve evleneceği kişinin yüksek gelir sahibi olması gibi durumlarda hâkim evlenme için izin verebilir. Ancak verilecek bu izin hâkimin takdir yetkisindedir. Hâkim bu kararı verirken talepte bulunan kişinin ailesi veya varsa vasisi ile konuşup onlardan bilgi alabilir ancak bu bilgilerle bağlı değildir.

3-) Ayırt etme gücüne sahip olmayan kişiler evlenebilir mi?

Medeni Kanun’da kişilerin evlenebilmesi için 17 yaşını doldurmuş olmaları ve ayırt etme gücüne sahip olmaları gerektiği belirtilmiştir. Öncelikle evlilik birliği içerisinde ayırt etme gücüne sahip olmayan tarafın ayırt etme gücünün sürekli mi yoksa geçici süre mi olmadığının belirlenmesidir. Eğer kişi sürekli olarak ayırt etme gücüne sahip değil ise evlilik mutlak butlanla batıldır. Mutlak butlanda dava açma süresi yoktur. İlgili olan tüm kişiler süresiz bir şekilde evliliğin iptalini isteyebilir. Eğer taraflardan biri geçici bir süre ayırt etme gücüne haiz değilse bu durumda evlilik nispi butlan ile sakattır. Nispi butlan davalarında sadece eş evliliğin iptalini isteyebilir.

4-) Akrabam ile evlenirsem bu evlilik geçerli olur mu?

Medeni Kanun’da belirli akraba ilişkisi içerisinde olan kişilerin evlilikleri yasaklanmıştır. Buna göre üst soy ile alt soy arasında (ana, baba-çocuklar), kardeşler arasında ve amca, dayı, hala, teyze ile yeğenleri arasında evlilik yasaktır. Ayrıca evlilik birliği sona erse de eşlerden biri ile diğerinin anası, babası veya çocukları arasında yapılan evlilikler de geçersizdir. Ancak eşin boşandıktan sonra kardeşiyle evlenmesi yasaklanmamıştır. Evlat edinen ile evlatlık ve bunlardan biri ile diğerinin çocukları ve eşi arasında da evlilik yasağı bulunur. Yansoy hısımlarında üçüncü dereceden sonra evlenme yasağı yoktur. Örneğin kuzenler evlenebilir. Bu 3 grupla evlenmesi yasaklanan kişiler bir şekilde evlenirse, savcı veya ilgili herkes tarafından belirli bir süre kısıtlaması olmaksızın bu evliliğin sona erdirilmesine ilişkin mutlak butlan davası açılabilir.

5-) Eşim hakkında gaipliğe karar verildi yeniden nasıl evlenebilirim?

Eşi hakkında gaipliğe karar verilen kişinin tekrardan evlenebilmesi için mahkemeye başvurarak evliliğin feshini talep etmelidir. Evliliğin feshi kararı almadan yapılan evlilik sakattır. Evliliğin feshi kararını mahkemeden gaiplik kararı isterken talep edeceğiniz gibi gaiplik kararı alındıktan sonra da ayrıca mahkemeden istenilebilir.

6-) Kocamdan yeni boşandım hemen evlenebilir miyim?

Evlilik birliği sona erdikten sonra erkek hemen evlenebilmesine rağmen Medeni Kanun kadının yeniden evlenebilmesi için 300 günlük süre beklemesine hükmetmiştir. 300 günlük bu bekleme süresine iddet müddeti denilmektedir.  İddet müddetinin amacı kadının boşandıktan sonra olası hamileliğinde doğacak çocuğun nesebinin doğru tespit edilebilmesidir.

7-) İddet müddetinin kaldırılması için dava açabilir miyim?

İddet müddetini beklemeden evlenmek için kişiler iddet müddetinin kaldırılması davası açabilirler. İddet müddetinin kaldırılması için kişinin hamile olmaması gerekmektedir. Kişiler iddet müddetinin kaldırılması için mahkemeye başvurduklarında mahkeme ; hastaneden hamile olmadığına dair gelen rapor ile iddet müddetinin kaldırılmasına karar verir.

😎 Evlenmek için nereye başvuru yapmalıyım?

Evlenmek isteyen kişiler evlilik beyanlarını içlerinden birinin oturduğu yerdeki evlendirme memurluğuna bildirerek beraber başvuru yaparlar. Belediyelerin bulunduğu yerlerde yetkili evlendirme memuru belediye başkanı veya onun

9-) Evlenmek için düğün yapmak zorunda mıyım?

Evlenmek için düğün zorunlu değildir. Şöyle ki, taraflar evlilik beyanlarını içeren belgelerle beraber yetkili yerlere başvuru yaptıklarında evlenmelerine engel teşkil edecek bir durum yoksa evlendirme memuru taraflara bir gün verir. Evlilik birliğinin geçerli olması için tarafların evlendirme memuru ve iki tam ehliyetli şahit önünde evlilik beyanlarını kabul etmeleri ve sonrasında defteri imzalamaları, evlendirme memurunun da bu beyanı onaylaması evlilik akdinin geçerli olarak kurulması için yeterlidir.

10-) Evliliğin geçerli olabilmesi için resmi nikah harici dini nikah da yapmalı mıyız?

Medeni Kanun’da evlilik birliği evlendirme memurunun önünde tarafların evlenme beyanlarını kabul etmeleri ile gerçekleşir. Bu minvalde resmi nikah yapıldıktan sonra dini nikah yapılmasına gerek yoktur. Ancak Türk örf ve adetlerinde çoğu kişi aynı zamanda dini nikah da yaptırmaktadır. Resmi nikah yapıldıktan sonra aynı zamanda dini nikah da yapılabilir ancak dini nikahın tek başına hukuki bir geçerliliği yoktur.

ileadmin

Velayetin Değiştirilmesi Davası

VELAYETİN DEĞİŞTİRİLMESİ DAVASI

Türk Medeni Kanunu’nda, değişen şartlara göre çocuğun menfaati önde tutularak velayetin değiştirilebileceği düzenlenmiştir. Bu sebepledir ki velayet hakkında verilen mahkeme kararları kesin hüküm niteliğinde değildir.

Velayet hakkında elinde bulunduran tarafın şartları değiştiğinde veya çocuğun menfaati arka plana atıldığında ,velayet hakkının gerekleri yerine getirilmediğinde velayet el değiştirebilir. Velayet hakkının el değiştirmesi hakim kararıyla mümkün olmaktadır.

Velayetin el değiştirmesi için velayet hakkı kendi olmayan taraf, çocuğun menfaatlerinin zarar gördüğünü , velayet hakkının gereği gibi kullanılmadığı , velayeti elinde tutan tarafın çocukla ilgilenmediği veya çocuğa kötü baktığını-davrandığını öne sürerek velayetin değiştirilmesi davası açabilir. Velayetin değiştirilmesi davalarında görevli mahkeme aile mahkemeleridir.

Türk Medeni Kanunu’nda velayetin değiştirilmesi davası açılabilmesi için belirli şartlar sayılmıştır. Bunlar şu şekildedir.

  • Velayeti elinde bulunduran tarafın bir başka kişi ile evlenmesi
  • Velayeti elinde bulunduran tarafın başka bir yere gitmesi
  • Velayeti elinde bulunduran tarafın ölmesi , cezaevine girmesi, alkol tedavisi görmesi, bitkisel hayata girmesi gibi durumlarda diğer eş velayetin değiştirilmesi talep edebilir.

Velayetin kaldırılması durumunda ise yine velayeti elinde bulunduran tarafın çocuğun menfaatlerini gözetmemesi, çocuğun eğitimi ile ilgilenmemesi, velayetin gereklerini yerine getirmemesi gibi durumlarda velayetin kaldırılmasını talep edebilir. Ancak hakim herhangi bir ilgilinin talebi olmasa da gerekli gördüğü durumlarda velayeti kendiliğinden kaldırılabilir. Ancak velayetin kaldırılması çocuk üzerindeki sorumluluk ve nafaka yükümlülüğünü kaldırmaz.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2003/2-513 E.  2003/521 K. ve  1.10.2003 tarihli kararında ;

”…Ortak çocuk “annemin yanında daha rahatım, annemin yanında kalmak istiyorum” demiş. Çocuk 1989 doğumludur. Nerede kalması gerektiğini idrak edecek yaştadır. Velayetin düzenlenmesinde çocuğun ruhsal yönden rahat olacağı ortamı esas alınır. Babanın anneyi sık sık ve en son sokak ortasında dövdüğü tartışmasızdır.

Babanın bu davranışı çocuğun ruhsal yapısını etkilemiştir. Bu etkilenme nedeniyle anne yanında kalmak istemektedir. Velayetin düzenlenmesinde çocuğun bu arzusunun dikkate alınması gerekir. Çocuk için anne yanında kalması o ortamda yetişmesi ruhsal yönden gelişmesine olumlu yönde etkileyecektir. Velayetin anaya verilmesi gerekir. Bu yönün ilk incelemede gözden kaçtığı ve hükmün onandığı anlaşılmakta, davacının karar düzeltme isteğinin kabulüne ve hükmün bozulmasına karar verilmesi gerekmiştir…. ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle,yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

….tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle 20 Kasım 1989 tarihinde Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda onaylanarak 02 Eylül 1990 tarihinde yürürlüğe giren ve Türkiye Cumhuriyeti’nce de kabul edilip, 27 Ocak 1995 gün ve 22184 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin “Taraf Devletler, görüşlerini oluşturma yeteneğine sahip çocuğun kendini ilgilendiren her konuda görüşlerini serbestçe ifade etme hakkını bu görüşlere çocuğun yaşı ve olgunluk derecesine uygun olarak, gereken özen gösterilmek suretiyle tanırlar. Bu amaçla, çocuğu etkileyen herhangi bir adli veya idari kovuşturmada çocuğun ya doğrudan doğruya veya bir temsilci ya da uygun bir makam yoluyla dinlenilmesi fırsatı, ulusal yasanın usule ilişkin kurallarına uygun olarak çocuğa, özellikle sağlanacaktır.” Hükmünü içeren 12. maddesi kapsamı da nazara alınarak velayeti düzenlenen çocuğun kendisini ilgilendiren velayetin anneye verilmesi isteğini ortaya koyan açık beyanına göre, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen özel daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

velayet kararlarında çocukların ruhsal durumlarının önemi ve çocuğun isteklerinin ön plana alındığı menfaatlerinin önce tutulduğu vurgulanmıştır.

 

 

 

 

 

ileadmin

VELAYET HAKKI

VELAYET

 Boşanma, evlilik birliğinin yürütülmesinin imkânsız hale gelmesi durumunda kanunda belirtilen sebepler neticesinde mahkeme kararı ile son bulmasıdır. Boşanma davası sonrasında eğer evlilik içerisinde müşterek çocuk varsa bazı hukuki sonuçlar doğacaktır. Bu sonuçlardan biri velayet bir diğeri ise çocuk ile kişisel ilişki kurulmasıdır.

Velayet çocuğun doğumu anında anne ve baba evliyse çocuk üzerinde ortak olarak kurulur ve evlilik birliği süresince de velayet hakkı anne ve baba da ortak olarak kalır. Eğer çocuk doğduğunda taraflar evli değil ise velayet doğum hakkı ile birlikte anneye geçer.Velayet, Tarafların evliliği ölüm ile bittiği takdirde velayet hakkı sağ kalan eşe geçmektedir. Boşanma kararının hukuki sonuçlarından biri de velayettir. Boşanma sürecinde eğer eşler müşterek çocuğun velayetine anlaşarak karar vermedilerse çocuğun velayetinin kimde kalacağına hâkim çocuğun menfaatine en üst tutarak kendi karar verir. Ancak velayet hakkı her ne şekilde olursa olsun sadece sadece anne babaya aittir. Velayet hakkı çocuğun ergin olduğu tarihi kadar geçerlidir.

Boşanınca Çocuğun Velayeti Ne Olur?

 Yukarıda da belirttiğimiz üzere velayet boşanmanın en önemli hukuki sonuçlarından birisidir. Bazen anne-babanın her ikisinin de müşterek çocuktan vazgeçememesi bazen de çocuğun anne-baba arasında tercih yapamamasından söz konusu velayet olunca eğer bu hususta anlaşma da sağlanmış değil ise bu durum tarafları bir hayli zorlamaktadır.

Çekişmeli boşanma davalarında sık sık fikir ayrılığı yaşanan konulardan biri velayettir. Bu hususta anne-baba her ikisi de velayeti istediğinden velayete hâkim karar vermektedir.Velayet, Hâkim bu kararı verirken çocuğun menfaatini en üst düzeyde tutacağından öncelikle çocuğun hangi tarafta daha rahat ve sağlıklı yaşayacağından emin olmak ister.

Hâkim velayet  kararını verirken çocuğun yaşı ve tercihlerini ön planda tutabilir. Şöyle ki boşanma davalarında genel olarak bebeğin velayeti anne şefkatine olan ihtiyaçtan dolayı anneye verilir ancak böyle bir zorunluluk bulunmamaktadır. Velayet, Eğer hakim bebeğin anne ile yaşamaması gerektiğine kanaat getirirse bebeğin velayetini babaya da verebilir.

Velayet, Hakimin velayet kararını verirken dikkat ettiği bir diğer husus ise çocuğa ne şartlarda bakılacağıdır. Taraflardan sıkça aldığımız bir diğer soru da çalışmayan tarafın velayet alıp alamayacağı hususudur. Şöyle ki hakim gerekli incelemeleri yaptıktan sonra velayeti çalışmayan tarafa da  bırakabilir. Ayrıca çalışmayan taraf çocuğun bakımı ve masrafları için iştirak nafakası talep edebilir.

 

 

ileadmin

Anlaşmalı Boşanma Davası Dilekçesi

Anlaşmalı Boşanma Davası Dilekçesi

Boşanma davası açarken dikkat edilmesi gereken en önemli husus usulüne uygun yazılmış boşanma dilekçesidir. Boşanma dilekçesi yazarken davanın reddedilmemesi veya daha sonra bir hak kaybı yaşamamak için boşanma sebeblerinin tek tek bildirilmesi bu sebeplerin gerekçeleri varsa delilleri ayrıntılı bir şekilde yazılmalıdır. Boşanma davaları anlaşmalı ve çekişmeli olarak ikiye ayrıldığından dilekçelerde ikiye ayrılmaktadır. Eğer taraflar anlaşmalı boşanıyorlar ise bu dilekçeler daha kısa olmakla beraber bu dilekçelere mutlaka eşler tarafından imzalanan boşanma protokolünün eklenmesi zorunludur.

Çekişmeli boşanma davası dilekçesinde ise taraflar boşanma hususunda veya boşanmanın neticesindeki diğer unsurlarda anlaşmaya varamadıkları için boşanma sebebi olan hususları varsa gerekçe ve delilleri ayrıntılı şekilde yazmaları gerekmektedir.

Anlaşmalı Boşanma Davası Dilekçesi,Aşağıdaki anlaşmalı boşanma davasının açılabilmesi için yazılabilecek bir dilekçe örneği yer almaktadır.

KÜÇÜKÇEMECE NÖBETÇİ AİLE MAHKEMESİ’NE

DAVACI : MERVE KILIÇ ( TC Kimlik No )

ADRES   : Gültepe Mahallesi Eren Sokak 14/4 Küçükçekmece– İSTANBUL

DAVALI : MEHMET KILIÇ ( TC Kimlik No )

ADRES   : Gültepe Mahallesi Eren Sokak 14/4 Küçükçekmece– İSTANBUL

DAVA KONUSU : Evlilik birliğinin anlaşmalı olarak sona erdirilmesi talepli dava

dilekçesidir.

AÇIKLAMALAR :

Taraflar 02/0672016  tarihinde evlenmişlerdir. Bu evlilik tarihi itibariyle delil olarak sunulacak nüfus kayıtlarından da görüleceği üzere bir yılı doldurmuştur. Tarafların bu evlilikten olan müşterek çocukları yoktur.( Eğer müşterek çocuğunuz var ise çocuğun adını ve doğum tarihini içerecek şekilde dilekçede belirtip protokolde çocuğun velayetini ve nasıl biri kişisel ilişki kurulacağını belirtiniz )

Taraflar evlendikten bir süre sonra ortaya çıkan sorunlar, aralarında yaşanılan tartışmalar , fikir ayrılıkları, birbirlerine saygılarını yitirmelerine ve akabinde evliliğin çekilmez bir hal almasına sebep olmuştur.İşbu yukarıda belirtilen sebepler neticesinde evlilik birliğinin devam ettirilmesi imkansız hale gelmiştir. Taraflar ise aralarında anlaşarak boşanmaya karar vermişlerdir. Ekte sunulan Anlaşmalı Boşanma Protokolü’nün kabulü ve hukuki deliller neticesinde tarafların boşanmalarına karar verilmesini arz ve talep ederiz.

HUKUKİ NEDENLER : TMK 166 ve ilgili sair yasa

DELİLLER : Nüfus kayıt örneği, anlaşmalı boşanma protokolü

NETİCE-İ TALEP : Yukarıda ifade ettiğimiz sebeplerle davamızın kabulü ile davalı da boşanma isteğini kabul ettiğinden, anlaşma göz önüne alınarak TMK 166/3 maddesi gereğinde boşanmalarına karar verilmesini arz ve talep ederiz. 02.07.2018

DAVACI DAVALI

Merve KILIÇ Mehmet KILIÇ

(İmza)                (İmza)

EK : Anlaşmalı Boşanma Protokolü