Kategori arşivi Genel

ileadmin

Miras Avukatı

Miras Avukatı Nedir?

Miras avukatı miras hukuku alanında uzmanlaşmış ve bu alana giren her türlü hukuki sorunun çözümünde etkili olan kişidir.Miras avukatı,miras sebebiyle  doğan ihtilafların sonuca ulaştırılmasında müvekkilinin haklarını ve menfaatlerini korumak için çalışmaktadır.Miras hukuku alanında doğacak olan problemlerin çözüme kavuşturulmasının yanı sıra,miras avukatları hukuki danışmanlık hizmetleri de vermektedir.Miras hukuku alanında gerçekleştirilecek olan tüm hukuki işlemlerde alanında uzman bir miras avukatına danışılarak hukuki işlemlerin gerçekleştirilmesi yerinde olacaktır.Yalnızca miras konusunda değil ; gerek vasiyetnamenin hazırlanması , gerekse vasiyetnamenin iptal edilmesi gibi hukuki hukuki düzenlemeler için de mutlaka bir miras avukatına danışılmalıdır.

Miras Avukatı Hangi Davalara Bakar?

Miras avukatının hangi davalara baktığına değinmeden önce şunu bilmeliyiz ki miras avukatı, miras hukuku konusunda deneyimli ve gerekli şartnameleri uygulayacak nitelikte olmalıdır.Alanında uzman miras avukatı müvekkil adına gerekli hukuki işlemleri yapacak ve gereksiz prosedürleri hallederek hızlı bir şekilde miras konusu olan davanın çözüme ulaştırılmasını sağlayacaktır.Miras hukuku alanında uzman avukat,gerek miras davalarında gerekse miras hukuku konusunda gerçekleştirilebilecek her türlü hukuki işlemde mutlaka başvurulması gerekli kişidir.

Miras Davalarında Miras Avukatının Rolü

Öncelikle şunu söylemeliyiz ki Türk hukuk sistemine göre miras hukuku alanında ortaya çıkacak olan davalarda bir avukat tarafından temsil edilmek zorunlu değildir.Yani miras davaları için avukat tutulmasa da olur.Öte yandan miras hukuku ve miras davalarında yeteri kadar bilgiye sahip olunmaması sebebiyle avukatsız bir davanın açılması neticesinde istenen sonucun elde edilmesi mümkün olmayacaktır ki uygulamada avukatsız miras davası açılması durumuna rastlanması pekte olası değildir.Avukat seçimi yapmak oldukça zor bir iştir.Önemli olan nokta ise seçilecek olan avukatın miras hukuku alanında uzmanlaşmış olmasıdır.Çünkü kariyeri boyunca ilk kez miras davası almış bir avukattan üstün performans beklenmeyecektir.Alanında uzmanlaşmış avukatla hukuki süreci yürütmek , hem sürecin çabuk sonlanmasını sağlayacak hem de müvekkilin hak ve menfaatlerinin korunması açısından önem taşır.

 

 

ile

İşçinin Fazla Mesai Alacaklarından doğan Davalar :

Ülkemizde işçinin legal müddeti aşmasından doğan fazla mesai alacak davaları oldukça fazla görülmektedir.İş Yasasının 41. ve 43. Md. Fazla çalışma fiyatı ve fazla mesai konusu tertip etmiştir. Buna göre fazla çalışma, yasada belirlenmiş olan şartlar çerçevesinde, haftalık kırk beş saati aşan çalışmalar olup, her bir saat fazla çalışma için verilecek fiyat normal çalışma fiyatının saat başına düşen miktarının yüzde elli yükseltilmesi suretiyle ödenmelidir. Fazla mesai fiyatlarının talebinde Dava Zamanaşımı; fazla çalışmanın yapıldığı tarihten itibaren beş senelik zamanaşımına tabidir.

ileadmin

İcra Hukuku Ve Takibi İle ilgili Genel Bilgi

İcra örgütü

İcra örgütü asli ve yardımcı uzuvlardan oluşur. Asli uzuvlar, yalnızca icra işlerini yürütmek için heyetmiş olan icra ve iflas daireleri, icra mahkemeleri ve Yargıtay’ın icra ile ilgilenen daireleridir. Yardımcı uzuvlar ise asli icra uzuvlarına icra işlerinde yardım eden cumhuriyet savcılıkları, genel mahkemeler ve polis gibi devlet müesseseleridir.

  • İcra dairesi

İcra müdürünün idareninde olan icra işlerinde ilk derecede görevli makamdır. İcra müdürleri icra takip işlemlerini gerçekleştirirler. Bu işlemler arasında icra dairesine müracaat edildiğinde ödeme buyruğu tertip etmek, tutanak tutmak, yapılan ödemelerin kabulü bulunur.

  • İcra mahkemesi

2004 seneninde çıkarılan 5092 sayılı yasayla beraber icra Tetkik Mercii olarak adlandırılan bu makamın isimi icra mahkemesi olarak değiştirilmiştir. İcra mahkemesinin en ehemmiyetli görevleri arasında icra dairelerinin gerçekleştirdiği işlemlere karşı yapılan yakıntıların incelenmesi, icra dairesine sunulan itirazların incelenmesi, mahcuz mala istihkak davasının görülmesi, icra ve iflas dairelerinin gözetimi ve denetimi bulunur.

İlamlı ve ilamsız takip

İcra hukuku mananında takip, borçlunun borcunun devlet zoruyla ödetilmesi için gerçekleştirilen işlemleri tanımlar. Alacağını alamayan bir alacaklı ilamlı ve ilamsız takip olmak üzere iki değişik takip yolundan birini seçebilir. İlamlı takipte, önce mahkemeden bir ilam alınarak buna has takip yolu izlenir. İlamsız takipte ise, alacaklının elinde rastgele bir mahkeme ilamı bulunmaz. Direk yetkili icra dairesine müracaat ederek borcunu ödemeyen borçlu için ödeme buyruğu çıkarttırır. İlamsız takibe adi haciz yoluyla takip de denmektedir.

Yetkili icra dairesi

Yetkili icra dairesinden anlaşılan, alacaklının icra takibini çeşitli yerlerdeki icra dairelerinden hangisinde başlatıp yürüteceğidir. İlamlı takiplerde alacaklı İcra Ve İflas Yasayı m. 34 uyarınca Türkiye hudutları dâhilindeki her icra dairesine müracaat edebilir. Para ve güvence borcunu konu alan ilamsız icra takiplerinde yetkiye ait, İcra Ve İflas Yasayı (İİK) m. 50/1, 1086 sayılı  (HUMK) a atıfta bulunmaktadır. Buna göre hatıralan yasanın “yetkiye değin kararları kıyas yolu ile tatbik olunur. Şu kadar ki, takibe asal olan akdin yapıldığı icra dairesi de takibe yetkilidir.” Buna göre, para ve teminat borcunu konu alan ilamsız icra takiplerinde HUMK m. 9/1 uyarınca borçlunun ikametgâhı bulunan yerdeki icra dairesi, şayet para alacağı bir sözleşmeden doğmuş ise İİK m. 50/1; HUMK m. 10 uyarınca sözleşmenin akdedildiği veya sözleşmenin ifa edileceği yerde bulunan icra daireleri yetkilidir. Para borçları götürülecek borçlar olduğundan sözleşmenin ifa edileceği yer alacaklının ikametgâhı olacaktır.

Takip talebi

Alacaklı, takip talebiyle birlikte yetkili icra dairesinden takibin başlatılmasını ister. Takip talebi yazılı veyahut sözlü olarak yapılabilir. Takip talebinde bulunması şart olan kayıtlar şunlardır:

  1. Alacaklının (varsa kanuni temsilcisinin ve vekilinin) isimi, soyadı, vergi numarası, şöhret ve ikametgâhı
  2. Borçlunun (varsa kanuni temsilcisinin ve vekilinin) isimi, soyadı, alacaklı tarafından biliniyorsa vergi numarası, şöhret ve ikametgâhı
  3. Alacağın ve istenen güvencenin Türk parası ile meblağı, üremli alacaklarda ürem yüzdesi ve üremin işlemeye başladığı tarih
  4. Alacak bir senede dayanıyorsa, senedin tarih ve numarası bildirilerek aslının veya örneğinin ibrazı
  5. Takip yollarından (haciz veya iflas) hangisinin seçildiğinin beyanı
  6. Alacaklı veya vekilinin imzası ve tarih

Ödeme buyruğu

Alacaklının yetkili icra dairesine müracaat etmesinin hemen peşinden İİK m. 60 uyarınca “icra dairesi bir ödeme buyruğu yazar.” Ödeme buyruğu borçluyu temerrüde düşüren bir ihtar niteliğindedir. Ödeme buyruğunda, bulunması ihtiyaç duyulan diğer kayıtların yanında “borcun ve giderlerin yasadaki müddetler(5, 7 veya 10 gün) içinde ödenmesi”, takibin dayandığı senedin altındaki imza kendine ait değilse yasadaki müddetler(5, 7 veya 10 gün) içinde buna açıkça karşı çıkması, borcun tamamına veya bir bölümüne veyahut alacaklının takibat işlemine ait bir itirazı varsa bunu da aynı müddet içinde bildirmesi, senet veya borca itirazını bildirmediği takdirde yasadaki müddet içinde İİK 74’üncü maddeye göre mal beyanında bulunması ve bulunmazsa mapusla basınç olunacağı beyanları bulunur ve İİK m. 61 uyarınca “borçluya takip talebinden itibaren nihayet 3 gün içinde tebliğe gönderilir.

Tebliğ

Ödeme buyruğunun tebliği ilke olarak bizzat muhatabın kendisine yapılır. Ancak istisnai vaziyetlerde muhatap yerine adli bildirimi kabule kanunen yetkili olan kimselere de tebliğ yapılabilir. Kendisine tebliğ yapılacak kişi konutunda bulunmuyorsa tebliğ, kendisi ile aynı konutta oturan reşit veya ehliyetsiz olduğu açık bir biçimde belli olmayan kimseler veya hizmetçilere yapılabilir. Tebliğ kararlarına ait teferruatları 7201 sayılı Bildirim Yasayı  tertip etmektedir.

İtiraz

Ödeme buyruğunu alan borçlu, İİK m. 62/1’e göre yedi gün içerisinde yazılı veya sözlü olarak takibin yapıldığı icra dairesine itirazda bulunabilir. İtiraz, icra dairesinin yetkisine, takip konusu alacağa veya takip konusu alacak bir senede dayanıyorsa senedin altında bulunan imzaya ait olabilir. Usulüne uygun biçimde yapılmış olan itiraz, İİK m. 66/1 kararı uyarınca icra takibini durdurur.

İtirazın karardan düşürülmesi

Alacaklı borçlunun yapmış olduğu itirazı karardan düşürmek için altı ay içerisinde icra mahkemesine müracaat ederek itirazın kaldırılmasını isteyebilir veya bir sene içinde genel mahkemeye müracaat ederek genel kararlar çerçevesinde alacağının varlığını kanıtlayarak itirazın iptalini dava edebilir. Ancak, alacaklı İİK m. 68/1’de belirtilen “imzası ikrar veya noterlikçe tasdik edilen borç ikrarını içeren bir senede yahut resmi dairelerin veya yetkili makamların yetkileri dâhilinde ve usulüne göre verdikleri bir makbuz veya vesikaya” sahip değilse kesinlikle itirazın genel mahkemelerde iptali yolunu izlemek zorundadır. Ters takdirde, icra mahkemesine yasada hatıralan vesikayı sunamayacağı için itirazın kaldırılması talebi reddedilecektir. Alacaklının bu vesikayla icra mahkemesine müracaat etmesi halinde icra mahkemesi,

  • Borca itiraz vaziyetinde itirazın net olarak kaldırılması veyahut
  • İmzaya itiraz vaziyetinde itirazın geçici olarak kaldırılması veyahut
  • Borca veya imzaya itiraz halinde itirazın kaldırılması talebinin reddi

kararını verir. İmzaya itiraz vaziyetinde itirazın geçici olarak kaldırılmasının nedeni, imzanın sahiden borçluya ait olup olmadığının ancak bilirkişi incelemesi neticesi belirlenebileceğidir.
Borca borçlu tarafından yapılmış itirazın alacaklının talebiyle icra mahkemesinde veya genel mahkemede net olarak karardan düşürülmesiyle ödeme buyruğu netleşerek cebri icra vesikası halini alır. Bu arada, artık ortada bir mahkeme ilamı bulunduğundan başlatılan ilamsız takip ilamlı takibe dönüşür. Borçlu, itirazının karardan düşürülmesinin kendisine tebliğinden itibaren üç gün içinde mal beyanında bulunmak zorundadır.

Yakıntı

Borçlu (veya alacaklı) icra dairesi başta olmak üzere icra uzuvlarının yasa kararlarına karşıt görüşlü işlemlerine karşı yakıntı yoluna müracaat edebilir. Yakıntı, icra dairesinin yasa kararlarına terslik kuşkusu taşıyan veya hadiseye uygun bulunmayan işleminin öğrenildiği tarihten itibaren yedi gün içinde icra dairesinin bağlı bulunduğu icra mahkemesine yapılır. Ancak, İİK m. 16/3 gereğince, “bir hakkın yerine getirilmemesinden veya sebepsiz sürüncemede bırakılmasından dolayı her vakit yakıntı olunabilir.” Doktrinde, kanunda bulunmayan kamu düzenine terslik hali de süresiz yakıntı sebebi sayılmaktadır. Yakıntı, itirazdan farklı olarak, icra mahkemesi karar vermedikçe takibi spontane durdurmaz. İcra mahkemesi gelen dosyayı inceleyerek, duruşmaya gerek görülmemesi halinde 10 gün içinde aşağıdaki kararlardan birini verir:

  • İcra mahkemesi yakıntı nedenini geçerli görmediğinden yakıntısı reddeder ya da
  • İcra mahkemesi yakıntı nedenini geçerli görerek gerçekleştirilen işlemi bozar veya düzeltir ya da
  • İcra mahkemesi süresiz bir yakıntı sebebinin varlığını kabul ederse icra dairesinin yapmadığı veya sebepsiz yere sürüncemede bıraktığı işlemlerin icrasını buyurur.

İcra mahkemesinin bu kararlarına karşı istinaf yoluna gidilebilir.

Menfi tespit ve istirdat davaları

Menfi tespit davası
Ödeme buyruğunda belirtilen süre içerisinde karşı çıkmayan ya da itirazı kabul edilmeyen borçlu, borcun mevcut olmadığını saptadırmak emeliyle takibi yürüten icra dairesinin bulunduğu yer mahkemesinde veya davalının ikametgâhı mahkemesinde menfi tespit davası açabilir. Menfi tespit davası icra takibinden önce de açılabilir. Menfi tespit davasına rağmen aynı alacak için icra takibi işlemlerine başlamak olasıdır, başka bir deyişle menfi tespit davası takibi kendiliğinden durdurmaz. İİK m. 72/2 uyarınca “icra takibinden önce açılan menfi tespit davasına bakan mahkeme, talep üzerine alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere gösterilecek güvence karşılığında, icra takibinin durdurulması ile ilgili ihtiyati önlem kararı verebilir.” İcra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında ise, davanın icra takibinden sonra açılmış olması nedeniyle takibin sürüncemede bırakılması için açılmış olduğuna dair kuvvetli bir karine bulunur; dolayısıyla, icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında mahkeme önlem yoluyla takibin durdurulmasına karar veremez. Ancak, İİK m. 72/3 uyarınca “borçlu gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere göstereceği güvence karşılığında, mahkemeden ihtiyati önlem yoluyla icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini isteyebilir.” Davanın alacaklı tarafından kazanılması vaziyetinde ihtiyati önlem kararı kalkar ve alacaklı ihtiyati önlem hasebiyle alacağını geç almaktan doğan zararlarını borçlunun ihtiyati önlem için yatırmış olduğu güvenceden karşılar. Davayı borçlu kazanırsa icra takibi durur.

İstirdat davası
İstirdat davasının açılabilmesi için borçlunun parasal hukuk itibariyle borcu olmamasına rağmen alacaklı tarafından izleyen bir borcu cebren ödemiş olması gerekmektedir. Bu davayla borçlu olarak takibe uğrayan kişiye davacı olarak alacaklının alacağını yargıç önüne getirebilme imkanı tanınmıştır. Davanın açılabilmesi için, İİK m. 72/7 gereğince davacının

  • takibe karşı çıkmamış veya itirazının kabul edilmemiş olması
  • bu yüzden de borçlu olmadığı bir parayı cebir tehdidiyle ya da cebri icranın nihayetinde ödemiş olması
  • ve ödeme tarihinden sonra bir yıl içinde istirdat davası açmış olması gerekmektedir.

Kanıt yükü davacıda olup yetkili mahkemeye ilişkin menfi tespit davası kararları aynen geçerlidir.

Alacaklının veya borçlunun ölümü

İcra takibi esnasında alacaklının ölümü
Takibin devamı sırasında alacaklının ölümü halinde takip konusu alacak terekeye dâhil olarak kalıtçılara geçer. Kalıtçıların tamamı zaruri takip arkadaşı olarak takibin aktif tarafında bulunur. Kalıtçıların biri ya da birkaçı takibe devam etmek istemezse kalıt bırakanın son yerleşim yerinin bulunduğu hukuk mahkemesi müracaat üzerine terekeye bir temsilci atar. Bu kişi terekeye temsilen takibe devam eder.
İcra takibi sırasında borçlunun ölümü
Tüzel kişiliği olmadığından tereke davada taraf olamaz. Ancak takip sırasında can veren borçlunun terekesine karşı belli koşullarla takibe devam edilir. Ancak, borçlu takipten önce can verirse tüzel kişiliği bulunmayan terekeye karşı ilk kez takip başlatılamaz. Takip sırasında borçlu can verirse 3 günlük talik süresinin geçmesinden itibaren mirası kabul eden mirasçılara karşı takibe devam edilir. Mirasçılar tereke borçlarından müştereken ve kişisel malvarlıklarıyla müteselsilen sorumludurlar. Bu vaziyette mirasçıların arasında ihtiyari takip arkadaşlığı mevcut olur. Alacaklı mirasçıları değil de terekeyi izlemek istese, terekenin taksim edilmemiş bütünlüğünü savunuyor olması gerekir. Böyle bir vaziyette terekeyi temsilen mirası kabul etmiş bütün mirasçılar zaruri takip arkadaşı sıfatıyla bulunur.

Mahcuz mala istihkak davası

Borçlunun elinde üçüncü şahsın hak öne sürdüğü bir mal varsa, icra dairesi bunu zabıtlarına geçirir ve bu istihkak iddiasına karşı itirazları olup olmadığını bildirmek üzere alacaklı ve borçluya üç günlük bir süre verir. Sükûtları halinde istihkak iddiası kabul edilmiş sayılır. Malın haczini öğrenen borçlu veya üçüncü şahıs, öğrenme tarihinden itibaren 7 gün içinde istihkak iddiasında bulunmalıdırlar. Ters takdirde bu iddiayı aynı takipte ileri süremezler.

Hacze iştirak

Haciz hukuken öncelik hakkı sağlamaz. Diğer alacaklının haciz koydurabilmesi için aynı mal üzerinde konulan ilk hacizden sona satılan mal meblağının vezneye girmemiş olması gerekir. Aynı derece hazce iştirak halinde iştirak eden alacaklılar mahcuz mal bedelinden paylaştırma yoluyla alacaklarını alırlar. Hacze katılabilmesi için alacaklının elinde yasada belirtilen (İİK m. 100) vesikaların olması gerekir:

  1. Takip talebinden veya davanın açılmasından önce alınmış bir aciz vesikası
  2. Yukarıda hatıralan tarihlerden önce alınmış bir ilam
  3. Yukarıda hatıralan tarihlerden önce alınmış tasdikli bir senet
  4. Yukarıda hatıralan tarihlerden önce resmi dairelerden yetkileri dâhilinde alınmış makbuz veya bel

Mahcuz malların paraya çevrilmesi

Takip başlangıcında olduğu gibi, mahcuz malların paraya çevrilmesi de alacaklının talebiyle olur. Alacaklı, taşınır malların hacizden sonra bir sene içinde, taşınmazların ise iki sene içinde paraya çevrilmesini isteyebilir. Taşınırlar, ilke olarak cebri açık artırma ile veya istisnaen pazarlıkla paraya çevrilir, taşınmazlar için ise yalnızca cebri açık artırma öngörülmüştür. Cebri açık artırmanın yer, gün ve saati evvelce duyuru yoluyla duyurulur (İİK m. 114/1). Açık artırma iki mertebeden oluşur. Birinci artırma neticesi ihale yapılamazsa ikinci artırmaya geçilir. İkinci mertebede da satış olmazsa satış talebi düşer; alacaklının tekrar satış talebinde bulunması gerekir.
Mahcuz taşınmazın açık artırmanın ilk mertebesinde satılabilmesi için, ileri sürülen önerinin malın düşünülmüş olan değerinin % 60’ından az olmaması, paraya çevirme ve paylaştırma giderlerinin da ihale bedeliyle karşılanmış olması ve taşınmaz ipotekliyse ve ipotekli alacağın vadesi gelmiş ise ipotekli alacaklının ipoteğinin tamamını karşılaması gerekir (İİK 129/1). Dolayısıyla borçlunun malı üzerinde başka bir alacaklının rehin veya ipoteği olması, bu alacaklı öncelik hakkına sahip olduğundan, hacze mani değildir.
Eğer birinci artırmadan sonra ihale gerçekleşmezse, ikinci mertebede tertip eden açık artırmada takdir edilen değerin % 40’ı aranır (İİK 129/2). Açık artırmanın konusu bir taşınmaz ise, ilk artırmada en yüksek önerisi ileri süren, ikinci artırmada da bununla bağlı olup ikinci artırmada kimse ondan yüksek öneri vermemiş ve takdir edilen değerin % 40’ı aşılmışsa ihale ilk artırmada en yüksek önerisi ileri sürene yapılır.
İhaleden sonra vadesi gelen ipotekli alacağın alacaklısı yeni maliki ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla izleyebilir veya alacağını daha önceki malikten de isteyebilir. Ancak, bunun için ihaleden sonra bir sene içinde daha önceki malike müracaat hakkını gizli tuttuğunu bildirmiş olması gerekir.

ileadmin

Ticaret hukuku

Ticaret hukuku

Ticaret hukuku, hukukun, ticaretle ilişkili tüm mevzuatı kapsayan bir alt dalıdır. Fertler arasındaki ticari ilişkileri tertip eder.

Kararlar, temel olarak Ticaret Yasay’nda toplanmıştır (2011’da 6102 sayılı yasa). Ayrı olarak Anapara Piyasası Yasayı, Banka Kartları ve Kredi Kartları Yasayı ticaret hukuku yasalarındandır.

Ticaret hukukunun genel kavramları tacir, ticari işletme, ticaret sicili, ticaret unvanı, haksız rekabet, ticari defterler,cari hesap, ticari işler tellallığı, acentelık, ticaret ortaklıkları başlıklarında tanımlanır.

Ticaret ortaklıkları kollektif, komandit, anonim, limited, kooperatif ortaklıklarıdır. Vesikalarla alakalı hukuk, değerli evrak başlığında toplanmıştır. Tertip etme biçimleri nama yazılı ve hamiline yazılı olur. Değerli evrak poliçe, bono, çek, emtia senetleri, taşıma senetleri türlerindendir.

Deniz ticaret hukuku, sigorta hukuku (sosyal sigorta hariç) diğer ticaret hukuku konularıdır.

 

Ticaret hukukunun kapsamına giren diğer hukuk dalları

  1. Ticari İşletme Hukuku
  2. Şirketler Hukuku
  3. Taşıma Hukuku
  4. Deniz Ticareti Hukuku
  5. Rekabet Hukuku
  6. Fikri Mülkiyet Hukuku
  7. Anapara Piyasası Hukuku
ileadmin

Bilişim Hukuku

Bilişim hukuku, sayısal bilginin paylaşımını konu alan hukuk dalıdır.İnternetin kullanımına ait legal çerçeveyi belirleyen internet hukukunu kapsamaktadır. Bu bağlamda; saklılık ve ifade özgürlüğü gibi kavramlar da bilişim hukukunu ilgilendirir.

Bilişim hukukunun, “Bilgi Teknolojisi hukuku” ve “İnternet hukuku” başlıkları altında ikiye ayrılarak incelenmesi gerekir. Bilgi Teknolojisi hukuku hem dijital hale getirilmiş bilginin hem de bilgisayar programlarının dağıtılması konusunda kararları tertip eder. Bilgi güvenliğinin sağlanması ve elektronik ticaret konularında tertip etmeler içerir. Diğer taraftan İnternet hukuku, İnternet’in kullanılması ile ortaya çıkan adli mevzuları inceler. İnternet hukukunun hukukun bir hayli alanı ile etkileşim içerisinde bulunması gerekir. İnternet ulaşımı ve kullanımı, güvenlik, ifade özgürlüğü ve yargılama gibi hukukun diğer alanları ile ilişkilidir.

 

Bilişim suçları

Avrupa Birliği ile Birleşmiş Milletler Komisyonu ortak raporunda Bilişim suçları 6 ana bölümde incelenmiştir. Bunlar ;

  1. Bilgisayar Sistemleri ve Servislerine Yetkisiz Ulaşım ve Dinleme
  2. Bilgisayar Sabotajı
  3. Bilgisayar Kullanılarak Dolandırıcılık
  4. Bilgisayar Kullanılarak Düzmececilik
  5. Yasa Tarafından Savunan Bir Yazılımın Destur Alınmadan Kullanılması
  6. Diğer Suçlar (Bu başlık altına alınan suçlar) :
  • Yasa dışı yayınlar
  • Pornografi içeren yayınlar
  • Hakaret ve Küfretme

Türkiye’de Bilişim hukuku

Türkiye’de in­ter­net or­ta­mın­da iş­le­nen be­lir­li suç­lar­la içe­rik, yer ve eri­şim sağ­la­yı­cı­la­rı üze­rin­den mü­ca­dele­ye iliş­kin asal ve usullerin tertip etmesi emeliyle, 23.05.2007 tarih ve 26530 sayılı Resmi Gazete’de, 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Tertip etmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi İle ilgili Yasa yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. 5237 sayılı Türk Ceza Yasayı’nun 243 ila 246. maddelerinde ise “Bilişim Alanında Suçlar” ve bu suçların işlenmesi halinde uygulanacak cezai yaptırımlar tertip etmektedir.