Ana sayfa

ile

KIDEM TAZMİNATI VE YARARLANMA ŞARTLARI

Yürürlükteki 4857 sayılı İş Kanunu’na göre iş sözleşmesi ile bir işverenin işyerinde çalışan kişi işçi olarak tanımlanmakta ve yine aynı kanuna göre kıdem tazminatı talep etme hakları bulunmaktadır.

Kıdem tazminatından yararlanma şartları…

4857 sayılı kanunun yürürlüğe girmesiyle yürürlükten kalkan 1475/14 Kanunu’nun kıdem tazminatı ile ilgili bazı hususları geçerliliğini korumaktadır. Bu kapsamda çalışanlara belirli koşullarda kıdem tazminatı ödenmektedir. Bu koşullar ise şöyledir;

  • Aynı işverene bağlı çalışma süresinin en az 1 yıl olması,
  • İş sözleşmesinin işveren tarafından iyi niyet ve ahlak kurallarına aykırılık nedenleri dışındaki nedenlerle,
  • İşçi tarafından sağlık, iyi niyet ve ahlak kurallarına aykırılık veya işyerinde işin durması ve benzeri nedenlerle,
  • Askerlik görevi nedeni ile,
  • Emeklilik hakkının elde edilmesi veya bu kapsamda yaş dışında gereken sigortalılık süresi ve prim gününün doldurulması nedeni ile,
  • Kadın işçinin evlenmesi nedeni ile evlenme tarihi itibariyle 1 yıl içinde başvurması şartıyla,
  • İşçinin ölümü nedeni ile,iş sözleşmesinin feshi halinde çalışma süresinin gerektirdiği kıdem tazminatı ödenmektedir.

İşçinin istifası halinde kıdem tazminatı hakkı…

İşçinin istifa etmesi halinde İş Kanunu’na göre kişinin kıdem tazminatı hakkı bulunmamaktadır. Fakat bazı hallerde bu hak kendini korumaktadır. Çalışma süresi en az 1 yıl olan işçinin istifa etmesi sebebiyle iş sözleşmesinin sona ermesine karşın kıdem tazminatı hakkını koruyan hususlar ise şöyledir;

  • Askerlik görevi,
  • Emeklilik hakkının elde edilmesi,
  • Sağlık problemlerinin işin yapılmasına sürekli bir biçimde engel oluşturduğunun belgelenmesi,
  • İşverenin iyi niyet ve ahlak kurallarına aykırı davranışlarda bulunması,
  • Evlilik sebebiyle işten ayrılan kadın işçi (feshin evlilik nedeniyle olduğunu evlilik tarihinden itibaren 1 yıl içinde yazılı olarak belgeleme)

Kıdem tazminatı hesaplaması…

Herhangi bir iş sözleşmesinin kıdem tazminatını sebebiyle feshi halinde, çalışılan her tam yıl için 30 günlük brüt ücret tutarında kıdem tazminatı hesaplanmaktadır. Bir yıldan artan süreler de oranlanarak hesaplamaya katılmaktadır. Kıdem tazminatı hesaplamaları esnasında işçiye ödenen ücretle birlikte kendisine düzenli olarak verilen tüm para ve para ile ifade edilebilen menfaatlerin (yol parası, yemek parası, düzenli olmak koşuluyla ikramiye ödemeleri benzeri harcamalar.) brüt tutarları baz alınmaktadır. Her tam çalışma yılı için ödenen kıdem tazminatı tutarı, fesih tarihinde geçerli olan kıdem tazminatı tavanı ile sınırlandırılmıştır.

Bu konuda daha fazla bilgi almak için alanında deneyimli İş hukuku Avukatından danışmanlık hizmeti sağlayabilirsiniz

ile

VASİYETNAMENİN GEÇERLİLİK ve İPTAL HALLERİ

Kişiler vefat ettiğinde mallarının paylaşımı için gerekli esaslar Türk Medeni Kanun kapsamında düzenlenmektedir. Bu bağlamda vasiyetname, vefat eden kişinin son istekleri ile mirasının nasıl paylaştırılacağına dair yazılı belge ya da sözlü beyan olarak tanımlanmaktadır. Vasiyetname hazırlanış şekilleri farklılık gösterebilmektedir. Vasiyetname, noter benzeri resmi makamlar önünde hazırlanabildiği gibi miras sahibinin şahsi elyazısı ya da geçerli şartlarda sözlü olarak da oluşturulabilmektedir.  Miras bırakan vasiyetname tasarrufuyla aşağıdaki hususları mümkün kılabilmektedir;

  • Mirasçılardan biri veya bir kaçı mirasçılıktan çıkarılabilir (MK m.510),
  • Mirasçı atayabilir (MK m.516),
  • Mirasçılardan birine veya üçüncü bir kişiye belirli mal vasiyeti yapabilir (MK m. 517),
  • Koşullar ve yükümlülükler (mükellefiyetler) koyabilir (MK m.515), yedek mirasçı atayabilir (MK m. 520), art mirasçı atayabilir (MK m.521),
  • Vakıf kurulmasını vasiyet edebilir (MK m.526).

Miras bırakan kişi bu faaliyetleri vefatı ardından sonuç doğuracak şekilde gerçekleştirmektedir. Dolayısıyla vasiyetname sahibi, vefatına dek her zaman vasiyetnameleri serbestçe ve tek taraflı olarak değiştirme hakkına sahiptir.

Vasiyetname hazırlanırken göz önünde tutulması gereken kanuni şekil şartları bulunmaktadır. Türk Medeni Kanunu’nun 531 ve devamı maddeleri uyarınca Vasiyetname 3 biçimde hazırlanabilmektedir;

  • Resmi vasiyetname
  • El yazılı vasiyetname
  • Sözlü vasiyetname

Vasiyetnamenin Açılması

Medeni Kanun’un 596. maddesince vefatı ardından miras bırakanın ulaşılan vasiyetnamesi, geçerlilik halleri sorgulanmadan derhal sulh hakime teslimi mecburidir. Bu noktada sulh hakim ise vasiyetname sahibinin son ikametgah yerindekidir. Sulh hakim kendisine teslim edilen tarih itibariyle 1 ay içerisinde vasiyetnameyi geçerliliği sorgulanmaksızın bilinen mirasçılar ve diğer ilgililere okumaktadır.

Vasiyetnamenin açılma tarihine tüm mirasçılar çağrılarak haberdar olmaları sağlanarak aksi durumda itiraz haklarının önü açılmaktadır. Ancak hiçbir mirasçının katılmaması ya da bir kısmının katılması vasiyetnamenin açılması için sorun teşkil etmemektedir.

Vasiyetnamenin İptali Davası

Vasiyetnamenin iptali şu sebeplerle dava konusu edilebilir:

  • Vasiyetname vasiyet edenin tasarruf ehliyeti bulunmadığı sırada yapılmışsa,
  • Vasiyetname yanılma, aldatma , korkutma veya zorlama sonucu yapılmışsa,
  • Vasiyetnamenin içeriği, bağlandığı koşullar veya yükümlülükler hukuka ve ahlaka aykırı ise,
  • Vasiyetname kanunda belirtilen şekil şartlarına aykırı yapılmış ise iptali istenebilir.
  • Vasiyetname yapanın tasarruf ehliyetinin bulunmaması,
  • Vasiyetnamenin yanılma, aldatma, hile, korkutma veya zorlama yoluyla yapılması,
  • Vasiyetnamenin gerek içeriğinin gerekse de bağlandığı koşullar veya yüklemelerin hukuka ve ahlaka aykırı olması,
  • Vasiyetnamenin Şekil yönünden noksan olması.

Vasiyetname için aşağıda sayılan haller kapsamında iptal talep edilememektedir;

  • Vasiyetin ifasının mümkün olmaması halinde bunun tespitiyle yetinilmekte, iptal kararı verilmemektedir.
  • Vasiyetin muvazaa nedeniyle iptali de talep edilemez. Muvazaa iki taraflı işlemlerde söz konusu olur. Ölüme bağlı tek taraflı irade açıklaması olan vasiyetnamelerin muvazaa sebebiyle iptali istenemez.
  • Vasiyet konusu taşınmazın satılmış olması vasiyetin iptalini gerektirmez. Bu husus vasiyetnamenin yerine getirilmesi davasında göz önünde tutulur.
  • Vasiyetin taşınmaz verme geciktirici şartına bağlanması kural olarak vasiyetnamenin iptalini gerektirmez

Vasiyetnamenin iptali davasında görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesidir. (Yargıtay 2HD, 02.10.2006, 13085-12901) Vasiyetnamede iptal davası mirasa konu olan malların yeri fark etmeksizin miras bırakanın son ikametgah yeri mahkemesinde açılabilmektedir.

Vasiyetnamenin iptali davası açma hakkı, davacının; ölüme bağlı tasarrufu, iptal sebebini, kendisinin hak sahibi olduğunu öğrendiği tarihten başlayarak bir yıl geçmekle düşer. Vasiyetname usulünce açılıp ilgililere tebliğ edilmeden bir yıllık hak düşürücü süre işlemeye başlamaz. Vasiyetnamenin iptali davası açma hakkı;

  • Her halde, vasiyetname açılma tarihinin üzerinden, iyi niyetli davalılara karşı 10 yıl,
  • İyi niyetli olmayan davalılara karşı 20 yıl geçmekle düşer.

Burada geçen kötü niyet; bir kimsenin vasiyetçinin ehliyetsiz olduğunu bildiği ya da bilmesi gerektiği her halde kötü niyetli kabul edilmektedir.

Tüm bu süreçlerde bireylerin bilinçli davranmaları adına alanında deneyimli Miras Hukuku Avukatından danışmanlık hizmeti sağlamaları yararlı olacaktır.

ile

SANAL ORTAMDA ÖZEL HAYATIN MAHREMİYETİNE KARŞI İŞLENEN SUÇLAR

Yaygınlaşan bilişim teknolojileriyle birlikte her ne kadar kullanım amaçları ve alanları farklı olsa da neredeyse tüm yaş grupları internet ortamını paylaşır hale gelmiştir. Bu bağlamda bireylerin bilinçli ya da bilinçsiz olarak kullandıkları sanal ortam platformlarında hukuka aykırı şekilde özel hayatlarının mahremiyetlerine karşı suçlar işlenebilmektedir. Bu noktada Türk Ceza Kanunu’nun “Özel Hayata ve Hayatın Gizli Alanına Karşı Suçlar” başlığında kişilerin özel hayatının mahremiyetine karşı işlenen suçlara ilişkin kanuni hükümler ve cezai yaptırımlar düzenlenmektedir. Yazının devamında kişilerin özel hayatlarının mahremiyetine karşı işlenen suç türlerine cezai yaptırımlarına yer verilecektir.

Bu konuda daha fazla bilgi almak isterseniz alanında deneyimli Bilişim Hukuku Avukatlarından danışmanlık hizmeti sağlayabilirsiniz.

Özel Hayatın Gizliliğini İhlal Edilmesi

Bireylerin özel hayatının gizliliğini ihlal eden kişiye, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası uygulanmaktadır. Gizliliğin görüntü ya da seslerin kaydedilmesi kaydıyla ihlal edilmesi halinde, verilecek ceza bir kat artırılmaktadır.

Bireylerin özel hayatına ilişkin görüntü veya sesleri hukuka aykırı şekilde ifşa eden kimseye iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası uygulanmaktadır. İfşa edilen bu verilerin basın ve yayın yoluyla yayımlanması durumunda da aynı ceza geçerli olmaktadır.

Haberleşmenin Gizliliğini İhlal Edilmesi

Bireyler arasındaki haberleşmenin gizliliğini ihlal eden kimseye, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası uygulanmaktadır. Bu gizlilik ihlali haberleşme içeriklerinin kaydedilmesi halinde, uygulanacak ceza bir kat artırılmaktadır.

Bireyler arasındaki haberleşme içeriklerini hukuka aykırı şekilde birinin ifşa etmesi halinde ise o kimseye, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası uygulanmaktadır.

Şahsıyla gerçekleştirilen haberleşmelerin içeriğini karşı tarafın rızası dışında hukuka aykırı şekilde alenen ifşa eden kimseye, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası uygulanmaktadır. İfşa edilen bu bilgilerin basın ve yayın aracılığıyla yayımlanması durumunda aynı ceza geçerlidir.

Kişiler Arasındaki Konuşmaların Dinlenmesi ve Kayda Alınması

Bireyler arasındaki özel konuşmaların, taraflardan herhangi birinin rızası dışında bir cihazla dinleyen ya da bunları bir ses alma cihazı ile kayıt altına alan şahsa, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası uygulanmaktadır.

Katıldığı aleni olmayan bir söyleşiyi, diğer konuşanların rızası dışında ses alma aleti ile kaydeden şahsa, altı aydan iki yıla kadar hapis ya da adlî para cezası uygulanmaktadır.

Bireyler arasındaki aleni olmayan konuşmaların kayıt altına alınması halinde sağlanan bilgileri hukuka aykırı şekilde ifşa eden şahsa, iki yıldan beş yıla kadar hapis ve dört bin güne kadar adlî para cezası uygulanmaktadır. İfşa edilen bu bilgilerin basın ve yayın yoluyla yayımlanması durumunda ise aynı ceza geçerli olmaktadır.

Kişisel Verilerin Kaydedilmesi

Hukuka aykırı olarak kişisel verileri kaydeden kimseye bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir.

Kişisel verinin, kişilerin siyasi, felsefi veya dini görüşlerine, ırki kökenlerine; hukuka aykırı olarak ahlaki eğilimlerine, cinsel yaşamlarına, sağlık durumlarına veya sendikal bağlantılarına ilişkin olması durumunda birinci fıkra uyarınca verilecek ceza yarı oranında artırılır.

Verileri Hukuka Aykırı Olarak Verme veya Ele Geçirme

Kişisel verileri, hukuka aykırı şekilde bir başkasına sunan, yayan ya da zapt eden şahsa, iki yıldan dört yıla kadar hapis cezası uygulanmaktadır. Bahsedilen bu maddelerde yer alan suçların;

  • Kamu görevlisinin görevinin sunduğu yetki kötüye kullanılması suretiyle,
  • Belli bir meslek ve sanatın sunduğu kolaylıktan faydalanılması suretiyle

gerçekleşmesi durumunda, uygulanacak ceza yarı oranında artırılmaktadır.

Verileri Yok Etmeme

Yasaların sunduğu vadelerin zaman aşımına uğramış olmasına karşın bilgilerin sistem içinde yok etmekle sorumluların görevlerini yapmadıklarında bu şahıslara bir yıldan iki yıla kadar hapis cezası uygulamaktadır

Suçun temasının Ceza Muhakemesi Kanunu hükümlerine göre ortadan kaldırılması ya da yok edilmesi gereken veri ya da bilgi olması durumunda uygulanacak ceza bir kat artırılmaktadır.

Ancak…

Kişisel verilerin kaydedilmesi, verileri hukuka aykırı olarak verme ya da ele geçirme ve verileri yok etmeme dışında kalan, bu bölümde yer alan suçların soruşturulması ve kovuşturulması şikayete bağlı olarak incelenmektedir.

ile

SANAL KUMAR ve BAHİS OYUNLARINDA CEZA BOYUTU

İletişim çağının etkilerinin hemen hemen her alanda hissedildiği günümüz şartlarında, ağ ve iletişim teknolojilerinin gelişmesiyle geniş boyuta sahip sanal ortamlarda, suç teşkil edebilecek kanuna aykırı faaliyetlerle karşılaşma ihtimalide artmaktadır. “Sanal kumar ve bahis oyunları” ise bunlardan sadece biridir.

Sanal Kumar Oyunlarının Hukuki Boyutu

“İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesine Dair Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin  Erişimin Engellenmesi Kararı” konusunu meydana getiren suçlar başlıklı 12.maddesi doğrultusunda sanal ortamında gerçekleştirilen ve içeriğine dair yeterli şüphe nedeni söz konusu olan 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda; Kumar oynanması için yer ve fırsat sunma suçlarına yönelik yayınlarla ilişkin  erişimin engellenmesine karar verilir. Bu bağlamda akıllara sanal ortamda oynanan kumar oyunlarının suç teşkil edip etmeyeceği gelmektedir. Kanunda yer alan “Kumar oynanması için yer ve imkan sağlama” ifadesi geniş bir ifade olup internet sitesi, web, cep telefonu mobil uygulamaları ve sosyal medya uygulamaları da dahil tüm bilişim ve teknolojik enstrümanlarla oynatılan kumarı kapsamaktadır. Kanunda sanal ortamda kumar oynatmak “suç” kabul edilirken sanal ortamda kumar oynama “kabahat” olarak görülmektedir.

Cezai Boyutu 

İnternet ortamında kumar oynatma ve oynama hususlarının cezai boyutları ise aşağıdaki gibidir;

Türk Ceza Kanunu’nun Kumar oynanması için yer ve fırsat sunma konulu 228.maddesine göre Kumar oynanması için yer ve imkan sağlayan kişi, bir yıla kadar hapis ve adlî para cezası ile cezalandırılır. Çocukların kumar oynaması için yer ve imkan sağlanması halinde, verilecek ceza bir katı oranında artırılır.

Kabahat olarak kabul edilen sanal ortamda oyun oynamanın yasal düzenlemesi ise, Kabahatler Kanunu’nun Kumar başlıklı 34.maddesinde yer almaktadır. Bu bağlamda kumar oynayan kişiye, yüz Türk Lirası idari para cezası kesilmesine ek olarak, kumardan sağlanan kazanca el konularak mülkiyetin kamuya geçirilmesine karar verilir. Kumar oynamak için kesilen idari para cezası 2015 yılı için 208 TL iken 2016 yılında 219 TL olarak düzenlenmiştir.

 

Sanal Bahis Oyunlarının Hukuki Boyutu

Bahis oynatma ve oynama hususlarına ilişkin yasal düzenlemeler, spor müsabakalarına dayalı sabit ihtimalli ve müşterek bahis veya şans oyunlarını sanal ortamda internette oynatmak veya oynamak “7258 sayılı Futbol ve Diğer Spor Müsabakalarında Bahis ve Şans Oyunları Düzenlenmesi Hakkında Kanunda” yer almaktadır.

Cezai Boyutu

7258 sayılı Futbol ve Diğer Spor Müsabakalarında Bahis ve Şans Oyunları Düzenlenmesi Hakkında Kanunun” 5.maddesince Kanunun verdiği yetkiye dayalı olmaksızın; Spor müsabakalarına dayalı sabit ihtimalli ve müşterek bahis veya şans oyunlarını oynatanlar veya oynanmasına yer ya da fırsat sunanlar üç yıldan beş yıla kadar hapis ve on bin güne kadar adli para cezasıyla cezalandırılmaktadır. Ülke dışında oynatılan spor müsabakalarına dayalı sabit ihtimalli veya müşterek bahis ya da şans oyunlarının sanal ortamda ve sair suretle erişim sunarak Türkiye’den oynanmasına imkân sağlayan şahıslar, dört yıldan altı yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılmaktadır.

Sonuç olarak internet ortamlarında kanuna aykırı olarak gerçekleştirilen her tür eylem bilişim hukuku kapsamında, düzenlenmekte ve gerekli cezai yaptırımlar uygulanmaktadır. Bu gibi konularda daha fazla bilgi sağlamak ve danışmanlık hizmetinden yararlanmak için alanında deneyimli Bilişim Hukuku avukatlarından yardım alabilirsiniz.

ile

Şirketlerde İflas Erteleme Yerine Yeni Dönem: Konkordato

Hukuki Boyutu

7101 sayılı İcra ve İflas Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun 28.02.2018 tarihinde kabul edilerek ve 15.03.2018 tarih ve 30361 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmiştir.

Kanun Kapsamı

Borçlu ve alacaklı tarafların ilişkilerinin netleştirilmesi amacıyla çıkarılan 7101 sayılı İcra ve İflas Kanunu, faaliyetler gerçekleştirilirken takip edilecek esasları ortaya koymaktadır. Kanun kapsamında gerçekleştirilecek borç-alacak işlemlerinde;

  • Takip edilecek prosedür,
  • İşlemlerin gerçekleştirilmesi gereken süre,
  • Yasalara aykırı görülen faaliyetlerde itiraz mekanizmasının işleyişi
  • İflas sürecinin işleyişi,
  • Haciz işlemleri, satış işlemlerinin saptanması benzeri daha birçok konuyu içermektedir

İşlevi

Mahkemece tasdik edilen sözleşme niteliğindeki konkordato, içerik itibariyle borçluların iktisadi yapılarının bozulmasıyla alacaklılarla yaptıkları anlaşmaya göre alacaklılar alacaklarını belli bir plana göre tahsil etmektedirler.

Özetle konkordato mali yönden sıkıntıda olan firmaların yeniden yapılandırmayla borçları yapılandırılmakta böylelikle borçlarını ödeme fırsatlarına erişebilmektedirler.

Türk Hukuku’nda Konkordato Boyutu

Türkiye’de konkordato uygulamaları “iflas erteleme” kurumunun kullanımda olduğu son 12 yıl boyunca aktif bir uygulama alanı söz konusu olmamıştır.

İcra ve İflas Kanunu’nda yapılan değişikliklerle birlikte ekonomik sıkıntı içerisindeki şirketlere bir ara çözüm olarak tekrar konkordato başvurusu yapılma fırsatı verilmiştir. Güncel haliyle elinle olmayan sebeplerle borçlarının tümünü finanse edemeyen iyiniyetli borçlular için bir borç ödeme anlaşması yapılarak borçlunun borçlarını vade verilmek veya tenzilat yapılmak şartıyla borçlarını bir ödeme takvimi temelinde ödeme fırsatı sağlanmaktadır. Kanunun yeni olması ve bazı durumların henüz açıklık kazanmaması pratikte bir takım problemlerin gelişmesinde etkili olmaktadır.

Bu durumlardan biri “geçici mühlet” konusudur. Konkordato düzenlemesi ile geçici konkordato mühleti adı altında beş ayı aşmamak kaydıyla yeni bir kurum ihdas edilmiş ve bu kapsamda iyiniyetli borçlulara kanun ile bir koruma sağlanmıştır. Bu, sürenin uzatmayla birlikte beş ayı aşmaması kaydıyla “geçici olarak” kabul edileceği hükme bağlanmaktadır. Geçmişte uygulanan iflasın ertelenmesi uygulamalarının geçerliliğinin kalmaması ile birlikte konkordato uygulaması aktif kullanıma bürünmüş ve ekonomik sıkıntı çeken şirketler tarafından başvurulan ehemmiyetli bir müessese olmuştur.

Konkordatoda Süreler

Kanun’da konkordato süresine dair önemli bir düzenleme sağlanarak “geçici konkordato mühleti” kapsamında yeni bir kurum oluşturulmuştur. Kesin konkordato süresinin sonuçlarını meydana getiren geçici konkordato mühleti, kural olarak üç ay olmakla birlikte, iki ay daha uzatılabilir.

Konkordatonun başarılı olacağının öngörülmesi halinde borçluya verilen ve bir yıl olarak sağlanan kesin mühlet özel durumlarda altı aya kadar uzatılabilir.

Konkordato hakkında verilen karara karşı borçlu veya konkordato talep eden alacaklı, kararın tebliğinden, itiraz eden diğer alacaklılar ise tasdik kararının ilanından itibaren 10 gün içinde istinaf yoluna başvurulabilir; Bölge Adliye Mahkemesi kararına karşı 10 gün içinde temyiz yoluna gidilebilir.

Kanun, 100.000 TL altında kalan ticari davalarda basit yargılama usullerinin esas alınacağını ifade emektedir. Diğer yandan, uygun vadede yargılamaların tamamlanması amacıyla basit yargılama usulüne tabi dava ve işlerde bilirkişinin görev süresi iki ay olarak belirtilmiştir

Bu noktada daha detaylı bilgilerin sağlanması hususunda alanında deneyimli bir İcra İflas Hukuku Avukatından danışmanlık sağlanması faydalı olacaktır.